Ben Esra telefonda seni boşaltmamı ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32
%100 Gerçek Ensest Anilarim Bolum: 2 Ozge Yengem –
Yengem kucağımda zıplamaya devam ederken ben içine boşalıyordum tüm spermlerimi. Kapı çalıyordu. Muhtemelen çocuklar gelmişti. Yengem üzerimde nefes nefese kalmış, dinleniyordu.
-Kapı çalıyor. Yengem derin bir nefes alarak üzerimden kalktı. Amından döllerim akıyordu.
-Duydum beklesinler iki dakika. Gülümseyerek öptüm dudaklarından. Üzerime şortumu, tişörtümü giydim kapıya doğru yürüdüm. Yengem banyoya gitmişti temizlenmek için. Çocuklar okuldan gelmiş. Annemleri sordular. İzmir’e gittiklerini bir, iki hafta gelmeyeceklerini söyledim. İçeride baran ağlıyordu. Kardeşim simay kendisi benden üç yaş küçüktür. Barana bakmaya giderken;
-Yengem nerede abi?
-Tuvalette.
-Tamam, bir şeyler hazırlayalım acıktık biz.
-Yok, hazırlamayın ben dışarıya gidiyorum bir şeyler alıp gelirim yarım saate. Zenginiz kızım onunla mı uğraşacaksın.
-Anaaa abi unuttum ben o olayı alışmadık götte don durmuyor tabi ruhumuz fakir. Kahkaha atıyordu yengem içeriden.
Onları evde bırakıp sokağa çıktım. Aklımda pide yaptırmak vardı. Çarşıya doğru yürüyordum. Ayağımla sokaktaki küçük taşlara vuruyor, bu olup biteni düşünüyordum. Ne yapıyorduk biz? Düne kadar hayallerimi süsleyen, her kurduğum hayalin içinde olan, o hayallerle beni boşaltıp rahatlatan kadınla birlikte oluyordum. Bu olayların olması için yengem benden bir kıvılcım mı bekliyordu? Yoksa yıllardır dayımla yatmadığı için beni elinin altında görüp, yabancıya vermek yerine benimle mi oluyordu? Ama seni seviyorum dedi.
Bırakma beni, dayın gibi yapma. Sahip çık dedi. Henüz 18 yaşındayım yani birkaç ay var. 25 yaşında bir kadından bahsediyoruz. 16 yaşında evlenip ilk senesinde Gülizar’ı doğuran, 4 sene sonra da Barana hamile kalan yengemden bahsediyoruz. Kendisi hala evli dayımla. Ama ben? Hem ondan çok genç, hem de bekârım. Daha önüme ne kadınlar çıkacağını kendisi biliyor. O yüzden onu bırakmamdan. Bu kadar sevmeyeceğimden korkuyor belki de? İçimden böyle konuşarak pideciye gelmiştim. Siemens c62 modelinde cep telefonum vardı. Babam arıyordu:
-Paşam ne yaptınız?
-İyiyiz baba pideciye geldim çocuklar acıkmış. Yengem hasta biraz yemek hazırlatmadım ona.
-Doktora götür oğlum kadını ilgilen sana emanet evdekiler bizim burada az işimiz kaldı. Evin birkaç eksikleri var. Gülizar ile Baran’a odalarına eşya alıyor şuan anan doldurdu ne varsa.
-Klasik annem parayı buldu mu ağlatacak anasını.
-Ağlatsın bakam ağlatsın. Okul bakıyoruz bir taraftan güzel okullar bulduk sen gel de birkaç lise var ya da özele göndereceğiz seni hangisini istersen.
-Baba son senem zaten masrafa gerek yok üniversiteyi kazanamazsam bakarız duruma
-Ya masraf dediğin ne ki iş kuracağız daha çok işimiz var. Hadi ben kapatıyorum anan çağırıyor.
-Tamam, babam dikkat edin kendinize ha bir dakika bekle baba
-Ne oldu paşam
-Dayımdan haber var mı ya?
-Var Almanya’ya gitmiş teyzeni aramış. Çalışıyormuş orada bir kadınla anlaşmalı evlenmiş mi ne.
-Şaka yapıyorsun e yengem ne olacak çocuklar?
-Valla dayın gelmez son kazığını attı gitti. Yengene çocuklara da bir şey olmaz biz varız anneannen var. (anneannen İzmir de teyzemlerdeydi) Zaten annen bir ton eşya aldı yengene çocuklara sokakta bırakacak değiliz onları hele imkânımız varken.
-Aslansın la baba sen
-Ankaralı oldun iyice kapat hadi gidiyorum ben
-Tamam ya hadi öptüm. Pideler olmuştu. Markete gidip kola, fanta, ayran her çeşit içecek aldım. Kucak dolusu abur, cubur aldım. Şerefsiz dayım baranı alıştırmıştı abur cubura. Çocuk aylardır abur cubur yüzü görmüyor. Nasıl taşıyacağım bu amk poşetlerini? Diye düşünürken taksi geçti önümden el ettim:
-Taksi alo dayı dursana amına koyayım görmüyor musun beni hay gözünü sikeyim. Sinirlenmiştim yavşağa. Marketteki kız gülüyordu. Tekrar markete girdim:
-Ya kusura bakmayın bildiğiniz bir taksi durağının telefon numarası var mı acaba?
Diğer kasiyere seslendi:
-Şenol abi köşedeki taksicinin numarası var mı sende?
-Var.
-Ya bir kâğıda yazar mısın?
-Tabi. Buyurun diyerek uzattı bana kâğıdı. Taksiyi aradım çağırdım. Beş dakika içerisinde geldi. Eve gittim. Kardeşim simay açtı kapıyı. Pideleri ona verdim.
-Büyük bir tabağa katın bunu hazırlayın yiyelim. Yengem nerede?
-İçeride ağlıyor.
-Ağlıyor mu? Niye ne oldu? Bir şey mi oldu?
-Abi dur bir şey olmadı dayım aradı.
-Nasıl? Dayım mı aradı yengemi? Ne dedi?
-Bilmiyorum abi duymadım.
-Gülizar ile baranın yüzüne bakmıştım. Elim ayağım kesilmişti resmen o çocukların yüz ifadelerini görünce. Baranın hadi aklı ermiyor. Ama Gülizar? Masum masum oturuyordu. Barana aldığım abur cuburları döktüm önüne. Çok sevinmişti. Yemekten sonra yiyeceksin diye tembihleyip öptüm. Yengemin odasına doğru gittim kapıyı çaldım:
-Yenge? Gelebilir miyim? Ses yoktu. Tekrar kapıyı çaldım. Yine ses vermedi. Kapıyı hafifçe araladım. Yatağa uzanmış siğil, siğil ağlıyordu. Kapıyı kapattım. Yanında doğru yürüdüm. Oturdum yatağın kıyısına. Bana doğru döndü:
-Almanya’daymış.
-Öyleymiş.
-Bir kadınla anlaşmalı evlenmiş çalışabilmesi için. Araba fabrikasına girmiş.
-Evlendiği için mi ağlıyorsun?
-Hayır.
-Neden üzülüyorsun o zaman biz varız yanında?
-Almanya’ya götürecekmiş bizi. Birkaç ay çalışıp para biriktirip sizi alacam yanıma dedi.
-Hııı… Donup kalmıştım. Gidecek misiniz?
-Hayır. Gelsin boşanma davası açacağım ona da söyledim.
-O ne dedi peki?
-Kabul etmedi. Boşayamazsın. Çocukları alırım elinden yüzlerini göremezsin. Benimle geleceksin dedi bağırdı çağırdı.
-Ağzına sıçarım bu adamın. Kendisi karıyla kızla günün gün edecek. Sırf karı kız uğruna evi barkı yedi. Aylarca burada onun yüzünden rezil kepaze olduk. Senin annen baban olmasa bize ekmek veren olmayacaktı. Utanmadan sizi mi götürecekmiş? Yarramı yesin önce.
Yengem gülüyordu. Gözyaşlarını silerek sarıldı. Aynen sikini yesin önce dedi. Saçlarını okşadım.
-Kalk hadi yıka elini yüzünü. Çocuklar görmesin ağladığını. Pideler soğumadan yiyelim.
-Yumurta kırdırdın mı?
-Ayıpsın gel hadi. Elinden tutup kaldırdım yataktan. Banyoya gidip yüzünü yıkıyordu. Bende salona geçtim. Kardeşlerim başlamışlar yemeye. İçeriden iki tabak alıp yengeme yumurtalı olanlarından katıyordum.
-Ne içersin? Diye bağırdım. Oda yanıma gelmişti.
-Marketi eve mi taşıdın?
-Birazcık öyle oldu. Ne katayım? Çeşit bol bak. Gülümsüyordu. Baranın önündeki abur cuburları görünce yüzüme bakıp boynunu büktü. Gözlerinin içi gülüyordu.
-Ayran doldur o zaman.
Tabağını ve ayranını uzattım.
-Afiyet olsun hanım efendi.
Yanına oturdum pidelerimizi yiyorduk. Yanıma sokuldu ve şöyle dedi;
-Biliyor musun senden çok iyi baba olur? Ayran boğazımda kalmıştı. Gülüyordu. Helal helal diye sırtıma vurdu tabağını yere koyup.
-O nerden çıktı şimdi?
-Bir yerden çıkmadı. Gördüklerimi söylüyorum. Gülizar’a, Baran’a küçüklüklerinden beri sen baktın. Benim hep yanımdaydın. Dayın akşam geldiğinde severdi çocuklarını ama baran ağladığında yatağından kalkmazdı. Hatırlıyor musun? Bir keresinde baran çok ateşlenmişti.
-Evet
-Sen tuvalete gidiyordun gece saat 03.00’ü geçiyordu. Dayına seslendim bir iki kez kalktı bir şey olmaz salla uyur. Sabah hastaneye gideriz dedi tekrar uyumuştu. Sende o ara ışığı açık, baranın da ağlamasını duyunca kapıyı çalıp gelmiştin içeriye.
Pide ağzımda büyüyor, çiğnedikçe yutamıyordum. Tamam, yeğenlerimi çok severim canlarım ciğerlerim onlar ama sırf anneleri frikik verecek, gece yarısı acık saçıktır şimdi bakayım diye çalmıştım kapılarını. Baranın hasta olduğunu düşünmemiştim. Yengem devam ediyordu:
-Yenge ne oldu barana? Diye telaşlı, bakıyordun. Öpmek istediğinde yanıyor? Hasta mı diye sormuştun. Benim gözlerim şişmişti yorgunluktan. Sen kucağımdan alıp ağlamasını kesmeye çalışıyordun. Geç otur yenge sen ben tutarım baranı demiştin. Koltuğa oturup seni izliyordum. İçimden iyi ki bu çocuk var olmasa ben ne yapacağım diye geçiriyordum. Koltukta içim geçmiş uyumuş kalmıştım. Sende baranı uyutmuş yatağına yatırmış, sabaha kadar uyumadan beşiğini sallıyor ateşini kontrol ediyordun. O gün dedim zaten. Çocuk en çok senin eline yakışır diye.
-Evet, hatırlıyorum hastaneye de birlikte gitmiştik zaten dayım müşterim var diye kapatamamıştı dükkânı.
Başını sallayarak onayladı. Gözleri doluyordu. Ellerimle gözyaşlarını sildim.
-Ağlama çocukların yanında. Hadi pideni bitir. Hazırlan dışarı çıkacağız.
-Dışarı? Ne yapacağız dışarıda?
-Moralini düzelteceğim sürpriz.
-Yok, çocuklar ne olacak? Çıkmayalım sonra gideriz.
Güllü nenemi aradım.
-Güllü nene ne yapıyorsun iyi misin?
-İyiyim kuzum iyiyim pişi yapıyordum hadi gelin.
-Ellerine sağlık nenem biz yedik ya ev müsait mi çocukları getireceğim size? Yengemin karnı ağrıyor da doktora götüreceğim.
-Tabi kuzum tabi neyi var yengenin Güven abini yollayım mı?
-Yok, nenem gerek yok ya çeşme suyu içmişte midesine dokunmuş. Acile götüreceğim önemli bir durum yok. Sen çocuklara bakıver yeter.
-Tabi kuzum ne demek başımla beraber al gel hadi bekliyorum.
Yengem şaşkın bana bakıyordu.
-E hadi ama hala duruyorsun kalk hazırlan. Çocuklar hadi hazırlanın güllü nenemler gidiyoruz. Baranı giydirdim. Kardeşim de Gülizar ile hazırlandı. Ellerinden tuttum yengemde yanımdaydı. Baranın çantasını taşıyordu. Garibimin üstü başı kalmamış doğru düzgün ne giydiyse çıkmış. Güllü nenemler hemen bir sokak ötede oturuyor. Onlara vardık. Yengemi görünce:
-Oy kuzum ne oldu iyi misin?
Yengem benden bile sağlam sesiyle:
-iyiyim anne ne oldu ki?
Yengemin bacağını sıktırdım hafiften. Karnını tuttu bu sefer halsiz bir sesle:
-Su içtim karnım ağrıyor anne ya ne oldu bende anlamadım.
-Tamam, kuzum hadi gidin doktora bak araba lazımsa Güven abin içeride kuzey çağırayım kuzum?
-Yok, annem gerek yok hem yürüsün biraz havasız kaldı evde otura otura.
Saat 18.00’dı. Yengemle yolu tutmuş yürüyorduk. Elime cep telefonu mu aldım. Aynı taksiciyi aradım;
-Alo selamın aleyküm dayı, beni bıraktığın mahalleye gelir misin? Tamam eyvallah
Yengem uzun zamandır evde kapanıp duruyor, dışarıya çıkmıyordu. Aklımda alışveriş merkezine gidip yengeme alışveriş yaptırmak vardı.
-Eee nereye gidiyoruz?
-Sürpriz takside öğrenirsin
Koluma girmiş başını omzuma atmıştı. Öylece sonsuza kadar yürüyebilirdim. Taksici geldi kornaya bastı. Kapıyı açıp yengemi bindirdim. Yanına da ben oturdum.
-Dayı burada nerede AVM var? Bizi oraya götürür müsün?
-Yaklaşık 10 dakika içeride var oraya götüreyim
-Eyvallah dayı.
Yengem şaşkın gözlerle bana bakıyordu. Güldüm;
-Ne?
-Ne yapacağız AVM de?
-AVM de ne yapılıyor? Alışveriş yaparız. Barana bir hediye alacam hem birlikte bakarız. Aslında amacım baran değil. Yengemi mutlu etmekti. AVM’nin önüne yanaştık. Taksiden inerken;
-Dayı arayacağım seni gelirsin değil mi?
Elli lira bahşiş bırakınca;
-Gelirim tabi alo de yeter hadi kolay gelsin.
-Eyvallah dayı sana da.
Yengemin elinden tuttum. Yürüyorduk. En son yengemle çarşı, Pazar gezmiştik. Pazardaki seyyarlardan sutyenini alır, külotunu alırdı. Aklım sutyen, külotta değildi. Nasıl olsa dayıma kullanamadığı iç çamaşırlarını benimle kullandı.
-Ne kadar büyükmüş burası?
-Yoruldun mu?
-Yok, baksana kocaman gez gez bitmez ki geç kalmayalım eve çocuklar…
-Çocuklara bir şey olmaz annen bakıyor. Biraz da kendini düşün artık. Büyüdü onlar. Simay, Gülizar yine bakar Baran’a ayrıca baranda kocaman adam oldu artık.
Bir mağazaya girdik. İçerisi oldukça büyüktü. Yengem sağa sola bakıyordu. Kıyafetlere doğru yöneldi.
-Ayy çok güzelmiş bunlar.
Elbiselere, bluzlara bakıyordu.
-Ama bu bana olmaz göbeğim var. Yüzünü asmıştı yanağını okşadım. Göbeğine hafifçe vurup;
-Gaz o gaz al sen denk gelir bu sana büyük bedeni yok mu? Bakalım şuraya bir.
Yengem gülüyordu. Ben elbisenin büyük bedenini ararken yengem yanımdan ayrılmıştı. Bir tane xl beden buldum. Onu yengeme göstermek için döndüm:
-Bak bu sana olur… Yengem yoktu. Karşımda mağazada çalışan kız vardı. Gülüyordu;
-Pardon? Kafamı sağa sola çevirdim yengemi arıyordum.
-Yok, bir şey kardeş birine benzettim.
Kızın surat yamulmuştu kardeş dediğim de. Demiştir ne kıro amk. 😀
Elimde elbise omzuma attım yengemi arıyorum mağazada. Bir baktım erkek bir çalışan yengemin yanında sokulmuş dibine kadar bir şeyler gösterip duruyor. İnanın kulaklarımdan alev çıktı. Elbiseyi kenarıya attım. Ortalarına sertçe girdim. Yengeme ve adama omuz attım. Yengem, ayy diye kenarıya kaçıldı omzunu tutuyordu. Adam ne olduğunu şaşırmış yüzüme bakıyordu;
-Hayırdır kardeş?
-Pardon?
-Hayırdır? Yengeme döndüm. Ne bakıyorsun Özge? Elbiseyi buldum seni göremeyince merak ettim. Yengem bıyık altından gülüyordu. Şu etekler dikkatimi çekti de buraya geldim arkadaşta yardımcı oluyor.
Vay amk dedim karı bize adam bizim hatuna yazıyor ne iş? Yengemin kolundan tuttum.
-Gel beğenmedim ben bu mağazayı.
-Niye ya ben çok beğendim
-Gel sen gel daha çok mağaza var ben burayı beğenmedim.
Elinden tuttum çıkıyorduk mağazadan. Adam ne olduğunu anlamamış ters ters bakıyordum ona. Kırmızı ışıklı bir mağaza dikkatimi çekti.
-Gel bak daha güzelini buldum ben sana.
Mağazaya doğru yürüdük girdik içeriye. Gerçekten çok güzeldi sırf kadın üzerine kıyafetler vardı. Yengemin gözleri büyümüştü hem de bedenine göre kıyafetler buluyordu. O seçiyor bana veriyor, bende omzuma atıyordum. O kadar çok seçti ki önümü göremiyordum artık.
-Yenge elimi tut. Kafasını çevirdi bana baktı:
-Ayy pardon bu kadar çok oldu mu ya?
-Bir saattir seçiyorsun atıyorsun üstüme. Gel dene şunları bakayım.
Deneme kabinlerinin olduğu bölüme doğru gittik. Akşam vakti olduğu içinmiş kalabalık değildi dükkânlar. Millet kafelerde oturuyordu oralar kalabalıktı. Kendimi ikili koltuğun üzerine attım. O kadar kıyafeti gören satıcı;
-Hoş geldiniz. Çay, kahve alır mıydınız?
-Türk kahvesi var mı kardeş?
-Var efendim, nasıl olsun kahveniz?
-Bir sade kahve bir de su alayım lütfen.
-Tabi efendim.
Vay amk dedim. En son bizim pazarcı Hüseyin abiye gittiğimizde çay ısmarlamak için bir ton mırın kırın ederdi. Adam kahve söylüyor. İyiymiş bu AVM’ler haa diyordum içimden. Ama oda ne ben satıcıyla konuşurken yengem yanıma kadar gelmiş. O kıyafetle görünce o kadar şaşırdım ki. Diz kapaklarının üzerine kadar beyaz bir elbise, altına kırmızı ayakkabı, kafasında ince bir şapka. İri göğüsleri taşıyor elbisenin üzerinden. Ben yengemde en son o dekolteyi sutyensiz bir şekilde yerleri silerken görmüştüm. Bacakları sütun gibi, ayakları ufacık ağzına atımlık lokma gibi.
-Oha!
-Kibar ol hanım efendi var karşında. Dedi gülerek.
-Çüş diyecektim oha dedim daha kibarı ne bunun? Olmamış çıkart
-Ne? Neresi olmamış çok güzel oldu işte üzerime. Yanına yaklaştım kulağına eğilerek;
-Memeler bas bas bağırıyor. Dile geldiler bak konuşuyorlar. Kulaklarımı memelerine dayadım.
-Üşümüşler kapatsın bizi bu ne bee? diyorlar şuan. Yengem koluma vurdu;
-Of salak ya ahaha evet baya açıkmış bende esiyor bir yerden diyorum.
-Altta tanga üstte memeler firarda olunca eser tabi. Yengem gülerek kabine tekrar gitti.
Bu seferde vücuduna tayt gibi yapışan bir pantolonla çıktı. Üzerine siyah bir gömlek. Eyvah dedim içimden bu kadın bundan sonra böyle giyinecek. Ne yapacak oğlum? Kadın ne giyse gösteriyor vücut var en iyisi mi dedim karışma neyi beğeniyorsa alsın.
-Kuzey bak buna da dar diyeceksin ama çok beğendim.
-Yenge o kadar seksisin ki ne giysen yakışıyor zaten hiç deneme. Beğendiğini al çıkalım. Sonuçta burasıda büyük şehir kaldırır giyimi kuşamı.
AVM de ne kadınlar var görseniz. Yarı çıplak geziyorlar. Hoş birçoğu yengemin tırnağı etmez. Kuru kemçik çoğu. Göt yok, meme yok taşımıyorlar.
-Yani İzmir’e gideceğiz bak annemler ev ayarlamış aradı bugün. Bir hafta içerisinde aldıracaklar bizi.
Yengem çok mutlu olmuştu. Kendine güveni geliyordu yavaş yavaş. O kıyafetleri üzerinde gördükçe mutlu oluyordu. İnanın bana değerli okurlar o kadar güzeldi ki hani karım olsa soyunma kabinine sokar deli gibi sikerdim. Ama yapamıyordum her ne yaşasakta o kadar rahat olamıyordu insan.
Kahvemi içtim. Baya alışveriş yapmıştık. Çocuklara da bir şeyler aldık. Yengemi kafeye oturttum. İçeceklerimizi söyledik. Telaşla yerimden kalktım;
-Ne oldu kuzey? Bir şey mi düşürdün?
-Yok, yenge ben baranın hediyesini unuttum ya. Sen otur burada ben hemen geleceğim.
-Tamam, çabuk gel canım.
Baran’a akülü araba alacaktım. Nasılsa İzmir’e taşınacağız orada alırım diye almadım. Onun yerine uzaktan kumandalı araba vs. alacaktım. Yol üzerinde giderken, kuyumcu gözüme çarptı. Bilezikler, kolyeler, küpeler, yüzükler camda ışıl, ışıl parlıyordu. İçeriye girdim.
-Hoş geldiniz efendim. Nasıl yardımcı olabilirim.
-Merhaba ben kız arkadaşım için takı alacaktım.
-Tabi nasıl bir şey bakmıştınız yardımcı olayım. Diyerek yanıma geldi adam.
-Bilmiyorum siz ne önerirsiniz? Yani bayanlar ne beğeniyor burada en çok?
-Aklınızda bir model yok sanırım ben size yardımcı olayım.
Efendim şöyle böyle bir ton kolye gösterdi. Melek şeklinde bir kadın. Elinde meşale, meşalede yuvarlak büyük bir taş. Bunu beğenmiştim. Fiyatını sordum. 1500 dolar dedi. TL’de değil amk dolar.
-Yani kaç TL yapıyor ustam bu?
-2300 TL olur efendim.
-Tamam, birde tek taş yüzük istiyorum.
-Tabi buna uygun şu model var.
Birkaç yüzük modeli gösterdi. Yaklaşık 1550 TL’de yüzüğe ödemiştim. Yengem gibi bir kadına azdı bile ama babamın bıraktığı paraların bir, çoğunu alamadım yanıma evde kalmıştı. Oyuncakçıya da girip Baran’a araba, Gülizar’a boyu kadar oyuncak ayı almıştım. Ayının arkasına saklanıp geçtim yengemin arkasına. Saçını çektim arkasına bakınca şaşırmıştı.
-Ayı mı oldun şimdide? Gülüyordu. Nerede kaldın ağaç oldum burada hadi gidelim saat 11 oldu merak etmişlerdir hastaneye gittik dedik. Aramadık bile annemleri.
-Harbiden ya tut bakayım şu ayıyı.
-Aşık mısın oğlum? Aklın nerede? Dedi gülerek
Yüzüne bakıp kalmıştım. O kadar tatlı gülüyordu ki evet köpek gibi aşığım sana tapıyorum demek geliyordu içimden diyemiyordum. Güllü nenemi arıyordum. Biraz çaldıktan sonra açtı.
-Alo anne biz çıktık hastaneden geliyoruz kusura bakma sarjım yoktu arayamadım sizi. Evet, evet iyi yanımda oda iyi, iyi turp gibi maşallah serum verdiler evet ondan geç kaldık. Çocuklar eziyet ediyor mu? Hadi ya uyudular mı? Öyle mi? Tamam size kalsınlar bu gece o zaman uyandırmayalım hiç. Biz eve geçiyoruz o zaman direk? Tamam annem kusura bakma yorduk senide. Evet yarın okulları yok uyandırma uyusunlar. Yarın bi pikniğe gidelim mangal yapalım şöyle bir hava alalım. Tamam anne iyi geceler aleyküm selam. Yengem gözümün içine bakıyor konuşma hallerime gülüyordu.
-Ne gülüp duruyorsun sen ya?
-Hiç ne yapıyormuş çocuklar?
-Uyumuşlar yatak açmış annen uyandırmayın hiç uyusunlar sabah gelirsiniz dedi.
-E iyi hadi kalkalım bizde.
-Yoruldun mu sen?
-Yok, aksine yorgunluğum gitti. Bunalmıştım evde.
-O zaman evde ne yapacaz?
Aklıma ne yapacağımız geliyordu ama ikimizde söyleyemiyorduk birbirimize sabahlara kadar seks yapacağız diye. İçimizden geçense tam da buydu. Konuşmaya devam ettim.
-Hadi kalk lunaparka gidiyoruz.
-Lunapark mı?
-Evet, eğlenmek bizim de hakkımız değil mi? Hadi kalk gidelim.
Taksici dayıyı aradım.
-Alo dayı gel bizi AVM’nin önünden al Lunarpark’a götür bizi. Adamı özel şoförüm yapmıştım resmen.
-Tamam, yeğenim yakınım zaten gelin kapıya.
Yengem;
-Ya elimizde eşyalar var gitmesek mi?
-Sen gelsene ya canın istemiyorsa başka yere gidelim?
-Yok, ondan değil gidelim hadi.
Taksici dayı gelmişti. Geçtik araca. Lunaparka gittik. Işıl, ışıl çok güzel bir yerdi. İzmir’in lunaparkı kadar olmasa da.
-Dayı senin işin var mı?
-Yok, işim bitti aslında eve gidecektim.
-Dayı sen şu parayı alsan da bizi idare etsen. Uğraştırma başka taksiciyle hem şu eşyalar dursun. Git yemek ye, çay kahve iç ben alo derim sana gelirsin olur mu?
-Olur, tabi çok geç kalır mısınız?
-Yok, dayı bir, iki saate ararım seni.
-Tamam, o zaman ben lokantaya gidiyorum.
-Ha dur dayı şu poşetleri alayım öyle git.
Yengeme aldığım takıları almıştım. Yengem lunaparkın kapısında beni bekliyor. Etrafına bakınıyordu. Yanına gittim. Koluma girdi. Sokuldu iyice. Islak kamış kedi yavrusu gibi titredi.
-Üşüyor musun sen?
-Biraz.
Ceketimi çıkartıp verdim üstüne.
-Sen üşüyeceksin verme ısınırım birazdan.
Sarıldım sımsıkı.
-Isıtırım ben seni. Hem ben yanık Ömer’im bilmiyor musun? Küçükken yağmurda tişörtle gezer, yanık Ömer hasta olacaksın ceket giy diye bağırırdın.
-Hahaha doğru unutmuşum ben onu. Elinde ki poşeti niye bırakmadın dursaydı arabada.
-Aa elimde kalmış. Taksici yemek yemeye gitti. Taşıyacağım artık.
-Senin akıl uçmuş. Pamuk helva alsana bana.
Pamuk helva satan adamın yanına gittim. Bir tane aldım. Poşetini açıp verdim. Suda almıştım iki tane. Dönme dolabın olduğu yere doğru gittik. Ona binecektik. Yengem yüksekten korktuğu için binmek istemedi. Ellerinden tutup öptüm bindirdim. Yukarıya çıktıkça gözlerini kapatıyor bana sımsıkı tutunuyordu. Sarıldım beline. Korkmamasını bir şey olmayacağını, gözlerini açmasını istedim. Yükseldikçe aşağıya bakamıyordu yüzünü koluma gömerek kapatıyordu. Yanaklarından tuttum. Yüzünü kendime doğru çevirdim ve göz göze geldik. Havaya doğru hafif, hafif çıkıyorduk. Çenesini, yanaklarını okşarken dudaklarımız birleşti. O kadar tatlıydı ki dudakları şeker yediği için helvalar yapışmış dudaklarına. Onları dudaklarımla temizliyordum resmen. Eliyle dudaklarımı kapattı. Şekerini yemeye devam etti. Ona aldığım hediyeleri çıkarttım poşetten.
-Arkanı dön.
-Ne?
-Arkanı döner misin bir dakika?
Sırtını dönmüştü bana. Kolyeyi kutusundan çıkartıp saçlarını toplamasını söyledim. Havaya kaldırdı saçlarını. Mis gibi kokusu hafif rüzgarla burnuma geliyordu. Kolyesini taktım ve boynuna bir öpücük kondurdum. Bana doğru döndü. Şekeri vana verdi. Elini boynuna götürdü. Önünde sarkan, elinde meşale tutan kolyesini inceliyordu.
-Bu? Bana mı? Çok güzel teşekkür ederim.
-Senden güzel değil ama seni temsil ettiği için aldım. Bak özgürlük heykeli tutuyor elinde ateşi güneş kadar büyük. Aynı sen gibi güçlü, güzel bir kadın.
Boynuma sarıldı dudaklarımdan bir öpücük almıştı ki;
-Gözlerini kapat.
Hemen kapattı gözlerini. Yüzüğü çıkarttım kutusundan. Havada asılı bekliyorduk. Ellerini tuttum. Üşümüştü. Öptüm ellerini. Yüzüğü parmağına taktım.
-Açabilirsin.
-Kuzey utandırıyorsun beni. Yüzüğü inceledikçe gözleri ışıl, ışıl bakıyordu. Çok beğenmişti bana sımsıkı sarılıyordu. Dönme dolap hareket etmeye başlayınca korktu daha sıkı sarıldı.
Değerli okurlar. Lütfen yorumlarınızı belirtin. Bu şekilde devam etmek istiyorum hikayelere. Her anı size yaşatarak. Olaylar hiç hızlı olmadı bunu da size hızlı bir şekilde yansıtmak istemiyorum. OKUDUĞUNUZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM.
6. Bölüm Sonu…
Ben Esra telefonda seni boşaltmamı ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32